Перевод: со всех языков на все языки

со всех языков на все языки

fark görmek

  • 1 fark görmek

    v. see the difference, tell the difference

    Turkish-English dictionary > fark görmek

  • 2 fark

    fark <- > Unterschied m ( arasında zwischen D); Differenz f (a MATH);
    fark bileti Zuschlag(karte f) m;
    fark etmek (-i) unterscheiden (A), den Unterschied sehen; bemerken, wahrnehmen (A); anders werden;
    fark etmez das ist egal; das macht nichts;
    fark görmek (a gözetmek) einen Unterschied machen ( oder bemerken); diskriminieren;
    fark olunmak (-le durch A) sich auszeichnen; offenbar werden;
    -e fark yapmak (oder atmak) fam mit deutlichem Unterschied überlegen sein D;
    farkı olmak sich unterscheiden, etwas ausmachen;
    -in farkına varmak merken, bemerken; Notiz nehmen (von D);
    -in farkında olmak (be)merken, wahrnehmen;
    begreifen farkında mısın? hast du es bemerkt?; hast du es verstanden?;
    -in farkında olmamak nicht bewußt sein G;
    -in farkında (bile) olmamak keine Ahnung haben von;
    benim için farkı yok mir ist es gleichgültig;
    yalnız şu farkla ki nur mit dem Unterschied, dass …

    Türkçe-Almanca sözlük > fark

  • 3 fark

    (-ki)
    а
    1) ра́зница, разли́чие, отли́чие

    farkı olmak — отлича́ться, различа́ться

    - m farkında olmak — замеча́ть, понима́ть; дога́дываться, чу́вствовать

    2) дискримина́ция

    fark görmek или fark gözetmek или fark tutmak — а) де́лать разли́чие; замеча́ть (подмеча́ть) ра́зницу; б) относи́ться неодина́ково; подверга́ть дискримина́ции, дискримини́ровать

    3) мат. ра́зность, оста́ток

    Büyük Türk-Rus Sözlük > fark

  • 4 fark etmek

    1. أدرك [أَدْرَكَ]
    Anlamı: anlamak, görmek
    2. تبدل [تَبَدَّلَ]
    Anlamı: değişmek, başkalaşmak
    3. تحول [تَحَوَّلَ]
    Anlamı: değişmek, başkalaşmak
    4. تغير [تَغَيَّرَ]
    Anlamı: değişmek, başkalaşmak
    5. فهم [فَهِمَ]
    Anlamı: anlamak, görmek

    Türkçe-Arapça Sözlük > fark etmek

  • 5 see the difference

    v. fark görmek

    English-Turkish dictionary > see the difference

  • 6 tell the difference

    v. ayırt etmek, farkını söylemek, fark görmek

    English-Turkish dictionary > tell the difference

  • 7 see the difference

    v. fark görmek

    English-Turkish dictionary > see the difference

  • 8 tell the difference

    v. ayırt etmek, farkını söylemek, fark görmek

    English-Turkish dictionary > tell the difference

  • 9 espy

    görmek, fark etmek, gözüne ilismek

    English to Turkish dictionary > espy

  • 10 differentiate

    v. farklılaştırmak, ayırdetmek, ayırt etmek, farkı görmek, ayrım yapmak, fark gözetmek
    * * *
    ayır
    * * *
    [-'renʃieit]
    1) (to see or be able to tell a difference (between): I cannot even differentiate a blackbird and a starling.) ayırt etmek, farkı görmek
    2) ((with between) to treat differently: She does not differentiate between her two children although one is adopted.) ayırım yapmak, farklı muamele etmek

    English-Turkish dictionary > differentiate

  • 11 spot

    adj. peşin para ile yapılan, hemen teslim edilen
    ————————
    n. nokta, benek, leke, puan, yer, olay yeri, ayıp, reklâm, reklâm spotu, azıcık miktar, zor durum, gece klübü, eğlence yeri, spot, sahne ışığı
    ————————
    v. benek yapmak, lekelemek, nokta yapmak, beneklemek, seçmek, ayırt etmek, görmek, tanımak, yerleştirmek, yerine koymak, yerini saptamak, lekelenmek, benek benek olmak
    * * *
    1. benek 2. benek (n.) 3. farket (v.) 4. spot (n.)
    * * *
    [spot] 1. noun
    1) (a small mark or stain (made by mud, paint etc): She was trying to remove a spot of grease from her skirt.) leke
    2) (a small, round mark of a different colour from its background: His tie was blue with white spots.) benek, nokta
    3) (a pimple or red mark on the skin caused by an illness etc: She had measles and was covered in spots.) sivilce, ben
    4) (a place or small area, especially the exact place (where something happened etc): There was a large number of detectives gathered at the spot where the body had been found.) yer
    5) (a small amount: Can I borrow a spot of sugar?) biraz, azıcık
    2. verb
    1) (to catch sight of: She spotted him eventually at the very back of the crowd.) görmek, fark etmek
    2) (to recognize or pick out: No-one watching the play was able to spot the murderer.) belirlemek, bulmak
    - spotlessly
    - spotlessness
    - spotted
    - spotty
    - spottiness
    - spot check
    - spotlight
    3. verb
    1) (to light with a spotlight: The stage was spotlit.) projektörle aydınlatmak
    2) (to show up clearly or draw attention to: The incident spotlighted the difficulties with which we were faced.) dikkat çekmek
    - on the spot
    - spot on

    English-Turkish dictionary > spot

  • 12 أدرك

    أَدْرَكَ
    1. almak
    Anlamı: armağan vs. kazanmak
    2. görmek
    Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek
    3. ermek
    Anlamı: erişmek, yetişip dokumak
    4. kavramak
    Anlamı: iyice anlamak
    5. kazanmak
    6. fark etmek
    Anlamı: anlamak, görmek
    7. bilinçlenmek
    8. hissetmek
    Anlamı: farkına varmak, anlamak
    9. anlamak
    Anlamı: konuları, olayları kavramak ve düşünmek, idrak etmek
    10. algılamak
    Anlamı: idrak etmek
    11. bilmek

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > أدرك

  • 13 فهم

    I
    فَهِم
    1. sağgörülü
    Anlamı: basiretli
    2. cingöz
    Anlamı: açıkgöz, hiç aldatılmayan kimse
    3. zeyrek
    Anlamı: anlayışlı, uyanık, zeki olan kimse
    4. kafalı
    Anlamı: bilgili, kavrayışlı ve anlayışlı
    5. arif
    6. zeki
    Anlamı: anlama, kavrama yeteneği olan, zekâsı olan, anlak olan kimse
    7. anlayışlı
    Anlamı: ferasetli, izanlı, zeki olan kimse
    8. açıkgöz
    II
    فَهِمَ
    1. görmek
    Anlamı: anlamak, kavramak, sezmek
    2. kavramak
    Anlamı: iyice anlamak
    3. bilinçlenmek
    4. fark etmek
    Anlamı: anlamak, görmek
    5. vukuf
    Anlamı: anlama, bilme
    6. anlamak
    Anlamı: konuları, olayları kavramak ve düşünmek, idrak etmek
    7. hissetmek
    Anlamı: farkına varmak, anlamak
    فَهْم
    1. telâkki
    Anlamı: anlayış, görüş
    2. anlık
    Anlamı: duyu ve iradeden ayrı olarak düşünülen bilme melekesi, anlama gücü, müdrike, entelekt
    3. kavrama
    Anlamı: kavramak işi, anlama
    4. eksperlik
    Anlamı: uzmanlık
    5. irfan
    Anlamı: bilme, anlama
    6. içtihat
    Anlamı: özel görüş, anlayış
    7. kavrayış
    Anlamı: kavrama, anlama yetisi
    8. entelekt
    Anlamı: akıl, zihin, idrak
    9. aşinalık
    Anlamı: tanıma, birini bilme, tanışıklık
    10. aşina
    Anlamı: bildik, tanıdık
    11. şuur
    Anlamı: bilinç
    12. anlayış
    Anlamı: zihniyet, telâkki, anlama biçimi
    13. algı
    Anlamı: bir şeye dikkati yönelterek o şeyin bilincine varma, idrak
    14. takdir
    Anlamı: anlama
    15. zihin
    Anlamı: anlayış, kavrayış

    Arapça-Türkçe Sözlük( قاموس عربي-تركي) > فهم

  • 14 أدرك

    algılamak; almak; anlamak; bilmek; bilinçlenmek; ermek; fark etmek; görmek; hissetmek; kavramak; kazanmak

    Arabic-Turkish dictionary > أدرك

  • 15 فهم

    açıkgöz; algı; arif; anlamak; anlayış; anlayışlı; anlık; aşina; aşinalık; bilinçlenmek; cingöz; eksperlik; entelekt; fark etmek; görmek; hissetmek; içtihat; irfan; kafalı; kavrama; kavramak; kavrayış; sağgörülü; şuur; takdir; telâkki; vukuf; zeki; zeyrek; zihin

    Arabic-Turkish dictionary > فهم

  • 16 sehen

    sehen ['zeːən] <sieht, sah, gesehen, h>
    1. v/t görmek; Sendung, Spiel izlemek, seyretmek; (bemerken) fark etmek;
    ich habe es kommen sehen böyle olacağı belliydi;
    ich kann ihn (sie, es) nicht mehr sehen! bana ondan (bundan) gına geldi!;
    sich sehen lassen (kommen) -e uğramak;
    sich gezwungen sehen zu -mek zorunda kalmak;
    sie (es) kann sich sehen lassen -in bir kusuru olmamak;
    wie ich die Dinge sehe benim görüşüme göre;
    siehst du erklärend görüyorsun; vorwurfsvoll gördün mü
    2. v/i (hinsehen) bakmak;
    sehen nach (sich kümmern um) -e bakmak; (suchen) aramak;
    siehe oben (unten, Seite …) yukarıya (aşağıya, sayfa -e) bak(ınız)

    Deutsch-Türkisch Wörterbuch > sehen

  • 17 beobachten

    beobachten* [bə'ʔo:baxtən]
    vt
    1) ( betrachten) gözlemek, gözlemlemek, bakmak (-e)
    2) ( überwachen) gözetlemek
    3) ( bemerken) fark etmek (an -de), görmek (an -de)
    4) ( befolgen, einhalten) uymak (-e), riayet etmek (-e)

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > beobachten

  • 18 erkennen

    erkennen*
    irr
    I vt
    1) ( wahrnehmen) algılamak; ( ausmachen) seçmek, fark etmek
    2) ( identifizieren) tanımak (an -den);
    sich zu \erkennen geben kendini tanıtmak
    3) ( Irrtum) görmek
    II vi jur hüküm vermek ( auf -e)

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > erkennen

  • 19 fühlen

    fühlen ['fy:lən]
    I vt, vi
    1) ( empfinden) duymak, hissetmek, fark etmek; ( spüren) hissetmek, sezmek
    2) ( tasten) elle yoklamak, duyumsamak
    II vr
    sich \fühlen
    1) ( empfinden) duymak, hissetmek;
    sich besser/schlechter \fühlen kendini daha iyi/daha kötü hissetmek;
    sich für jdn/etw verantwortlich \fühlen bir kimse/şey için sorumluluk duymak
    2) ( sich halten für) kendini görmek ( als olarak)

    Wörterbuch Deutsch-Türkisch Kompakt > fühlen

  • 20 catch

    tutmak, yakalamak; avlamak, yakalamak, tutmak; ansizin bulmak, birdenbire fark etmek, görmek, yakalamak; takilmak; yetismek, yakalamak; (hastalik) yakalanmak, kapmak, almak; çarpmak, vurmak; (ilgi, dikkat vb.) çekmek; bir an gözüne çarpmak, bir an için du

    English to Turkish dictionary > catch

См. также в других словарях:

  • fark etmek — 1) görmek, seçmek Boğaz ın sisle kaplı olduğunu ancak ön güvertede bir yer bulup oturunca fark etmişti. A. İlhan 2) anlamak, sezmek Öç almanın fırsatını yakalamış gibi konuştuğunu fark etti. T. Buğra 3) değişmek, başkalaşmak 4) ayırt etmek… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • göz ucuyla görmek — fark etmek Benim için dualar okuduğunu göz ucuyla görebiliyordum. A. Kulin …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • seçmek — i, er 1) Benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak Ben bu kitabı seçtim. 2) Birine oy vererek bir göreve getirmek Biz sizi başkanlığa seçtik. 3) Üstün, iyi, uygun bularak yeğlemek Benim ne akla hizmet edip de… …   Çağatay Osmanlı Sözlük

  • Mustafa Kemal Atatürk — Atatürk redirects here. For other uses, see Atatürk (disambiguation). Mustafa Kemal Atatürk …   Wikipedia

  • ayrımsamak — i Bir şeyi anlamak, bir şeyi görmek, fark etmek Bu kadar yalın bir çizgide, eski konak hayatımızın bütün bir düzenini ayrımsarız. S. İleri …   Çağatay Osmanlı Sözlük

Поделиться ссылкой на выделенное

Прямая ссылка:
Нажмите правой клавишей мыши и выберите «Копировать ссылку»